Ne Kadar Biz, Ne Kadar Başkasıyız?
The Truman Show başkalarının yaşamlarını konuşarak ya da takip ederek kendi benliğini bulamayan bir yığın insanın kör noktasını yansıtıyor.
- 17.12.2015 01:31
- Güncelleme: 17.12.2015 01:31
The Truman Show, gerçek bir Dünya; yalan bir varoluş... Evet bu 1 saat 43 dakikalık kurguya öyle denilmeli. -Gerçek Bir Dünya; Yalan Bir Varoluş-
Elimizde olan birkaç gizem var: Kendi iç dünyamız, onu tanımak için; yaşadığımız insanların iç dünyası, hayatımızı tanımak için... bu sırları çözmek, çözdükten sonra felsemizi oluşturmak, onun üzerine ölümü karşılayana kadar hayat sürmek hepsi hepsi 70 yılı sıra sıra örmek bu kadar basit işte. Basit olan deneyimleri elinde olan, tecrübeleri ile çözmüş olan birine kulak vermek. Gerçekten yaşamak ise sabırla kaldırılacak güçlükler.
Kurgusunu, işlenişini, seslerini, senaryosunu, konuşmalarını dikkatle takip etmeme sebep olan The Truman Show; imkânsızı başarabilen bir odaya sıkışıp kalmış olan birkaç kitleyi, ruhsuz yaşamı tekdüzeliğe dönmüş his yoksunu bireyleri ve en önemlisi de başkalarının yaşamlarını konuşarak ya da takip ederek kendi benliğini bulamayan bir yığın insanın kör noktasını yansıtıyor.
“Eğer elimde bir dilim ekmek olsa küçük kırıntılarına kadar kimliğimle, kişiliğimle ortaya koyar ve öyle yerim” demenin farklı bir yolunu bulmuş Andrew Niccol.
Yaşamınızın 30 yılını 5000 kameranın objektifinde yaşamak, birkaç detaylı noktasını hatalı bir şekilde görmenize rağmen küçük şüphelerle sürdürmek, “kurgudan ibaret bir yaşamım mı var?” sorgusunu sürekli hafızanızın bir köşesinde tutmak, “dibine kadar özgürüm” demenize karşın; sonunda “meğerse hepsi bir yalanmış” diye büyük bir hüsranla karşılaşmak vb... hepsi tek bir şeyi tanımlıyor: -İnsanlarla yaşıyorsak, bunun tek bir sonucu vardır; ya iletişimi oluşturan biziz ya da muhatabımız.- İşte filmde bu gibi detaylı ya da genel çerçevede o kadar incelikli tahliller sunuyor ki: filmin ilk saniyelerinde gökten bir aydınlatıcı parça süratle çakılıyor yere. Sonrasında ise tabiki Bunalımlı bir yığın “araştırma ve merak’a” sebep olacak monotonluklar.
Filmin izlerken sormamızı istediği şey de bunlardan birkaçı. Ödüller verilirken, bir önceki ödüllerin verildiği tarz neyse ona verilebiliyor örneğin ya da haberler yayınlanırken odaklanmamız gereken ve genel camianın istediği şey neyse ona yönelik başlıklar ve içerikler oluyor; bilinçaltı vurgular, gizlenen manşet ve sürmanşetler; insan iletişimlerinde bazı kırılma noktaları, asıl söylemek istediğini psikolojik yanılgıya sebep olsun çabasıyla farklı ve aykırı kelimelerle söylemek gibi ya da rol yapar gibi bazı üstelemeden yapılan iletişim kazaları vb. Sorguladığımızda ise içinden çıkılmaz olabiliyor ya da “artık yoruldum yeter!” diyerek pes ettiğimiz de...
Truman Show, 1998 yapımı 8.0 İMDB puanı verilmiş Peter Weir (yönetmen koltuğunda), yapımı bir film. Jim Carrey ise Truman karakterini canlandıran hatta, oyunculuğu ve yüz yapısından kaynaklanan gerçekçi jest ve mimikleri ile görselleştiren ana karakter.. Filmde The Truman Show'un Yönetmeni olarak rol alan oyuncu, tercih hakkı sunarken Truman'a şu cümleleri sarf ediyor: İnsanlara umut, eğlence ve ilham veren tv programının yaratıcısıyım... Dışarıda, senin için yarattığım bu dünyadan daha fazla gerçeklik yok. Aynı yalanlar.. aynı ikiyüzlülük.. ama benim dünyamda korkacak hiçbir şeyin yok. Kendini tanıdığından daha iyi tanıyorum seni...” Genel olarak hayat öğütücüsünden geçmiş her insan böyle düşünür, böyle hareket eder, böyle konuşur; gerçekte olan ise herkes kendi yoluna olmalıdır, bazı şeyler konuşulduktan sonra... Filmin bu aşamasında Truman: “Ve olur ya belki sizi göremem; iyi günler iyi akşamlar ve iyi geceler” diyerek kapanışını bir tiyatro oyuncusu edasıyla yapar.
Bazen çekilmeli hayatından, tatmin ettiğimiz veya iletişmek adına yaptığımız bütün bireylerin varlığından.. Bazen de insanlara karşı ölmeli; belki de öldürmeli içimizdeki bütün varlığını, yeni ve doğru olanları bulmak için, yapıtımızı tamamlamak adına...
Editör: Gökhan Çakan