Siyaset derin bir yara - Gökhan Çakan

Siyaset derin bir yara


Bilindiği üzere siyaset ve devlet (hükümet) toplumumuzun en avam kesiminden en elit kesimine kadar her bireyin yorumladığı, teoriler ürettiği hatta 'bir çağ kapatıp bir çağ açacak' kadar büyük sözlerin edildiği cenk meydanıdır. Asıl sorun; teorikte dolu dolu sözler eden bizler, pratikte sadece bakıyoruz ya da tembelliğimizden olsa gerek doğru siyaset yapacak kimseyi yetiştirmiyoruz.

Geçmişten bugüne ışık tutmak gerekirse, siyaset tarihimiz çok aydınlık bir resme sahip değil. Örneğin; son 100 yılımız buhranlarla, aşağılanma duygularıyla, üstünlerin (sözüm ona) önünde eğilmelerle geçmiş. 100 yıl öncesini baz aldığımızda, çoğu tarihçinin bilimsel incelemeriyle ve % 90'a yakın bir berraklıkla ortaya koydukları şeyde İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne kadar sancılı devlet yapısına rağmen Duraklama'nın, Gerileme'nin ve Yıkılma'nın çok uzun dönemler olduğunu ve Ekber Sistemi'ne kadar çok iyi bir siyaset; Ekber'den sonrasındaysa Sancak'a çıkmamasına rağmen kendini yetiştirmiş padişahlarca da zamanın şartlarına rağmen iyi bir siyaset güdüldüğü görülmektedir. Başka bir deyişle, vatan sathında ve vatana bağlılıklarını bildiren topraklarda 100 sene öncesine kadar kırılmalar ve toprak kayıpları olmasına rağmen siyaset, İngilizler aracılığı ile Yahudi'lere (Yehuda'nın Torunları) toprakların verilme evresine kadar iyiydi (büyük hatalar yapılmıyordu). Şu anda olduğu gibi devletlerin kritik karar noktalarında Yahudi fertler olması, özellikle stratejist, ekonomist, aracı, moderatör, köprü kaynak gibi görevler almaları ve büyüyen, kazanan şirketler ve localar oluşturmaları daha da güçlendiriyor, ellerinde tuttukları kimler/ kimseler onların aracılığıyla büyük siyasi hatalar ve yıkıcı kararlar alıyor, günden güne Türkiye'de olduğu gibi derin yaralar (rahneler) bırakıyor.

Tekrar son yüzyılımıza döndüğümüzde, küçük bir başvuru kaynağı olan haber sistemleri bile bizi aldatıyorsa; engin bilgiye sahip olmasına rağmen dışişlerinde ve içişlerinde devlete ve millete büyük zararlar veren büyük kafalar aldatılıyorlar çeşitli yöntemlerle başta sayılan (mezkûr güruh) fikirlerini empoze ediyor ve bu topraklar üzerindeki/ bu (safdil) halk üzerindeki emellerini gerek erkân üstünde, gerekse toplumun çoğunluğunu oluşturan gelenekselci (atadan görme bilgiye sahip) halk üstünde şiddetli bir kuvvetle gösteriyorlar.

Geçmişte halktan bağımsız olan ve halkla aynı nabızda atmayan kalplere sahip devlet erkânından bu millet çok şeyler gördü ve çok şeylere maruz kaldı. Köy Enstitüleri, İkna Odaları gibi nice kurumlarda nice taze dimağların fikirleri suiistimal (idlal) edildi. Üniversitelerde öğrencilere zorla satılan nice dergilerle kin ve düşmanlık hissi perçinlendi kardeşin karındaşına. Bugünden gayrı milletimizle aynı  atan kalpler de ne idiğü belirsiz mihraklar tarafından saptırılırsa ve yolları onların yollarıyla eşleşirse, bu millet onlar tarafından da kandırılırsa bir daha iflah olamayız, bir daha güvenemeyiz...

Biz, Yavuz'un dediği gibi diyoruz: bu millete göz boyayarak efendilik edecek Hizmetkârlar istemiyoruz. Kendi eğrisine 'eğri' yine yaptığı doğrusuna da 'doğru' diyecek hakiki HADÎMler (hizmetkârlar) bekliyoruz, istiyoruz; ayık bir Âsım, uyanmış bir Fatih, gören bir Bayezıt, ilerleyen bir Timur lazım bize... yoksa çürüyen bir geçmiş, perdelenmiş bir gelecek, kör bir ismet, süklüm püklüm bir izzet ağırdır bize...

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
28Haz

Siyaset derin bir yara

21Haz

Göç Defteri – İbrahim Yolalan

14Haz

Yargılar düşünceleri boğuyor

07Haz

2016'ya girerken

31May