Malum, toplumca önyargı başlığı altındaki bütün örnekleri seviyoruz. Düşünceyi tartışmayı, eleştirmeyi, konuşurken sınırları zorlamayı hep sevdiğimiz sözcükler yığını... Hatta artık, esprilerini bile yapıyoruz, görselleştiriyoruz.
Düşüncelerden yana toplumlarda, görüntüye dayalı çıkarımlar, öngörüler çok önplandadır. Bazı bireyler o kadar öngörüsüne güvenir ki, körü körüne inanır ve sarılır kafasında oluşturduğu savına... Bazen bu yolla kıvrak zekâlar ve hazır cevaplar türese de; olumsuz sonuçları azımsanmayacak kadar sarsıcıdır. Toplum güvenini kaybettiği gibi, sözlü güvenceler yerini bir zorunluluk gibi yazılı ve imzalı güvence unsurlarına bırakır.
Yaşam tarzımızda ve politik görüşlerimizde; büyük oranda görmüş, geçirmiş, gezmiş, okumuş, tanımış olmamız etken faktördür. Bir kütüphaneye sahip aile reisinin çocuklarının farkı, aynı zamanda okuyan bireyler gezmeye merak sarmaya başlarlar; çünkü okuduğu karakterleri ve mekanları tanımak isterler, bu da şu sonucu veriyor: gezen insanlar da merakları nispetinde yetiştirdiği bireyleri uzun uzadıya donanımlı yetiştirme olasılığı çok yüksektir. Ve tabi görmüş, geçirmiş dediğimiz her deneyimini seven, o tecrübelerden hayat prensibi çıkaran bireyler de ardında büyük miras taşıyıcıları bırakırlar.
Bizde oluşmaya başlayan açık da böyle bir toplumsal sorun. Yetişkin büyükler olmadığı için (gençliğini merak ile geçirmiş çok nadir insanlar dışında demek oluyor bu) her anını heyecan ve öğrenme kaygısı ile geçiren insan yok; aksi gibi bütün iletişimlerini zihninde oluşturduğu yargıya temellendiren toplumu büyütüyoruz.
BM'nin son araştırmasında 75 Milyon gibi bir nüfusumuz var güncel olarak, bu nüfusun büyüme hızı 2030'dan itibaren düşecek, 2050'de 95 Milyondan düşüşe başlayacak. Bu da şu demek oluyor genç nüfus %30'luk kısmını yaşlı nüfusa bırakacak, yani eğer şimdiki 20-30 yaş aralığı böyle birikimsiz, hafızasız, tarihsiz, deneyimsiz ilerlemeye devam ederse (umutsuz bir tablo çizmek istemiyorum ama maalesef ki durum bundan ibaret) ülkemizde ideal kırıntısı olmayan ve hedef kaygısını 'kişisel gelişim' in seminer, eğitim ve kurslarından uman bir nesli kuracağız elbirliğiyle...
Sosyal medyada göze çarpan; bu beni böyle sırtımdan vurdu, şuna değer verdim beni böyle yaraladı, türünden her bireyin ana kaygısı haline gelen 'Ben Çok Safım, Herkes Bana Kastediyor' gibi bireysel zaaflar doğru yönlendirme ve olgun yetişkinden alınmamış hayat tüyolarını işaret ediyor.
Kazançları, edinimleri, tecrübeleri aktarabilmek için okumaya, görmeye, gezmeye, muhtacız... başka fikirleri hazmetmek için de kendi düşüncelerimizi %100 ispat edecek kaynaklara mecburuz... 2050'deki nesli yetiştirmek için şimdiden donanımlı dedeler ve nineler hazırlamaya var mısın?